GündemSiyasetTürkiye Gündemi

“AKPM’nin Kararı Siyasidir, Bunu Tanımıyoruz”

Uluslararası haber ajansı Reuters’a bir mülakat veren Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin AB üyeliği çerçevesinde 2004 yılında çıktığı siyasi denetim sürecine yeniden alınması kararına tepkisinin ne olduğunun sorulması üzerine, “Şu anda Türkiye’ye karşı alınan bu karar tamamen siyasidir. Biz zaten böyle bir kararı tanımıyoruz. İstedikleri kadar böyle bir kararı almış olsunlar. Çok da büyütmüyoruz. Bu karar alınmıştır, geçmiştir” dedi.

 

 

Cumhurbaşkanlığı Külliyesinde gerçekleşen mülakatta Cumhurbaşkanı Erdoğan, gündemdeki gelişmelere ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

 

Cumhurbaşkanlığı’ndan alınan habere göre, Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi’nde (AKPM) gerçekleştirilen ‘Türkiye’de demokratik kurumların işleyişi’ konulu oturum ve sonrasında yapılan oylama sonucu, Türkiye’nin AB üyeliği çerçevesinde 2004 yılında çıktığı siyasi denetim sürecine yeniden alınması kararına tepkisinin ne olduğunun sorulması üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan, Fransa’da pazar günü yapılan cumhurbaşkanlığı seçiminin 1,5 yıldır süren olağanüstü hal (OHAL) şartları içerisinde gerçekleştiğine işaret etti ve şunları söyledi: “Sadece bir terör örgütüne karşı -ki sadece 15-20 kişinin öldürüldüğü bir terör olayıydı bu- bunun ardından böyle uzun süreli bir OHAL uygulamasına başladı. Pazar günü yapılan seçim OHAL şartları altında yapıldı. Şimdi 15 gün sonra yapılacak olan seçim yine OHAL şartları altında yapılacak. Peki, Fransa ile ilgili acaba böyle bir şart ve yahut böyle bir uygulama gündeme geliyor mu? Böyle bir şey asla yok. Türkiye’de devletin yıkılmasına yönelik bir darbe girişimi var. Bu darbe girişimine karşı Türkiye OHAL’i uygularken, silahlı kuvvetlerinin içerisindeki bu FETÖ mensuplarını temizliyorsunuz, emniyetin içerisindeki terör örgütü mensuplarını temizliyoruz, aynı şekilde devletin kurumlarının içerisine sızmış olan bu terör örgütü mensuplarını temizliyoruz. Bunu temizlemek mecburiyetindeyiz.”

 

“DOĞU ALMANYA İLE BATI ALMANYA’NIN BİRLEŞMESİ SÜRECİNDE 500 BİNİ AŞKIN İNSAN DEVLETTEN TEMİZLENDİ”

 

Doğu Almanya ile Batı Almanya’nın birleşmesi sürecinde 500 bini aşkın insanın devletten temizlendiğini hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Buna kimse bir şey diyebilmiş midir? Dememiştir. Şu anda Türkiye’ye karşı alınan bu karar tamamen siyasidir. Biz zaten böyle bir kararı tanımıyoruz. İstedikleri kadar böyle bir kararı almış olsunlar. Çok da büyütmüyoruz. Bu karar alınmıştır, geçmiştir” dedi.

 

“HAK VE ÖZGÜRLÜKLER NOKTASINDA MÜCADELEMİZİ SÜRDÜRECEĞİZ”

 

Böyle bir hakikatin olduğu yerde insanları siyasi yaklaşımlardan sıyrılarak vicdanlarının sesini dinlemeye çağıran Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Uyarlar uymazlar, hiç önemli değil ama biz hak ve özgürlükler noktasında mücadelemizi aynı samimiyetle sürdüreceğiz ama bu terör örgütlerine de başta PKK, FETÖ ve DEAŞ tüm bunlara karşı verdiğimiz mücadeleden asla taviz vermeyeceğiz, kararlı şekilde de yolumuza devam edeceğiz” diye ekledi.

 

Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne (AB) 54 yıl önce başvurduğunu ve bu süre içinde AB’nin Türkiye karşı hiçbir sözünü tutmayıp samimi ve dürüst davranmadığını kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, son 6 yılda Suriye ve Irak’tan 3 milyona yakın mülteciyi kabul eden Türkiye’ye bu mültecilere kullanılmak üzere AB’nin Temmuz 2016’da 3 milyar, yine aynı yıl ikinci yarısında 3 milyar avro vereceğini taahhüt ettiğini; ancak bugüne kadar 725 milyon avronun verildiğini, buna karşılık Türkiye’nin STK’larla birlikte bu iki ülkeden gelen mülteciler için 25 milyar dolar harcama yaptığını hatırlattı.

 

“BOMBALARDAN KAÇAN İNSANLARI DIŞLAYAMAYIZ”

 

Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerinin devamında şunları söyledi: “El insaf. Türkiye bu kadar büyük riskleri alacak, bu kadar insanı ülkesinde misafir edecek, Avrupa sürekli bunlardan kaçacak ve kalkıp halen Türkiye’nin üzerine gelecektir. Türkiye, şu anda bütün bunlara rağmen sabırla bu mültecileri ülkesinde ağırlamanın gayreti içerisinde. İster kabul ederler, ister etmezler. Irak’tan, Suriye’den ne kadar insan ülkemize gelirse gelsin biz bunlara kapımızı kapatmayacağız. Çünkü o bombalardan kaçan insanları biz dışlayamayız. Onlara gönlümüzü açtık, elimizdeki bir tas çorbayı onlarla paylaştık, paylaşmaya da devam ediyoruz.”

 

Bugüne kadar verdiği sözleri tutmayan AB’yi sözünü tutmaya davet eden ve “Halen tutmamakta direnmektedir. Bize böyle kenardan köşeden bazı şeyler uydurmasının hiçbir anlamı yok” diyen cumhurbaşkanı Erdoğan, üyelik kapsamında ilk dönemde 15 olan fasıl sayısının Almanya Başbakanı Angela Merkel ve eski Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy’nin ülkelerindeki seçimleri kazandıktan sonra 35’e çıkarıldığını hatırlattı. 2015 sonu için verilen Türk vatandaşlarına vize serbestisi sözünün de halen tutulmadığına değinen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bakın Latin Amerika ülkelerine vize yok ama Türkiye vizeye tabi. 2015’in sonunda vizeler kalkacaktı, 2016’ya ertelediler. 2016’da ne yazık ki halen kalkmadı ve şu anda 2017’deyiz. Dürüst değiller. Bu gerçekleri de görmemiz lazım” ifadelerini kullandı.

 

“TÜRKİYE GİBİ SAMİMİ VE FARKLI BİR İNANCI TEMSİL EDEN ÜLKENİN, AB’DE OLMASI ONLARA GÜÇ KATARDI”

 

Türkiye’nin Avrupa Birliği’yle ilişkiyi bitirme hazır olup olmadığı yönündeki soruya cevabında, bu ay sonunda Brüksel’de Dışişleri Bakanları toplantısı yapılacağına işaret ederek, bu toplantıdan ne çıkacağını göreceklerini ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti: “Avrupa eğer bu konularda, işte şu son bazı gelişmelerle birlikte bazıları çıkıyor ileri geri konuşuyorlar. ‘Biz AB olarak Türkiye ile müzakereleri durdururuz’ gibi şeyler söylüyorlar. Eğer anlayış ve mantık gerçekse o zaman tabii ki biz ne yapacağız, durumu gözden geçireceğiz. Çünkü Türkiye şu anda 35 fasılla ilgili her şeyde hazır. Türkiye’nin hazır olmadığı hiçbir fasıl yok. İstedikleri anda hepsini önlerine koyduk, koyuyoruz. Hangisini isterlerse. Bizim bu noktada açığımız yok ama onlar halen oyalıyorlar. Samimiyseler, dürüstseler AB’den Sorumlu Bakanım ve Dışişleri Bakanım dâhil olmak üzere oturulur ve bir an önce bu iş hallolur. ‘Ha bunu halletmeyeceğiz, biz 3-5 sene daha bunu sallayacağız’ derlerse bize de o zaman yapacağımız tek şey kalıyor. Millete gitmek. İngiltere gitti mi millete? Gitti. Brexit kararını çıkardı mı? Çıkardı. Ne oldu. Şu anda çok da rahat huzurlu şekilde geleceğe yürüyorlar. Belki bunu şimdi başka ülkeler takip edecek. Buna ‘hayır’ diyemeyiz? Aynı şeyi mesela Norveç de yaptı. Biliyorsunuz Norveç’in girişiyle çıkışı bir oldu. Benzer bir şey Türkiye için niye olmasın? Çünkü karşımızdakiler samimi davranmıyor. Samimi davranmadığı için biz de başka çıkış yollarını bulmak zorundayız.”

 

AB şu anda bir dağılma sürecinin içerisine girdiğini ve kendi çek etmesi gerektiğini vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bir tane, iki tane ülke şu anda AB’yi ayakta tutamaz. Bunu bilmeleri lazım ama Türkiye gibi samimi ve farklı bir inancı temsil eden ülkenin orada olması onlara güç katardı. Onlar halen bunun farkında değil. Çünkü AB’nin içerisinde halkı Müslüman olan bir tane ülke yok. Olursa sadece Türkiye olur ama bunu da 54 senedir hazmedemediler. Belki de bu hazımsızlığın arkasında bu vardı. Şimdi bunlar yavaş yavaş ortaya çıkıyor. Onun için biz şu anda aynen gözlemedeyiz, beklemedeyiz. Her an her şey olabilir” yorumunda bulundu.

 

CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN’IN YURT DIŞI ZİYARETLERİ

 

Gelecek ayın yurt dışı ziyaretleri bakımından yoğun geçeceğini belirterek, 30 Nisan’da Hindistan’a ardından Rusya ve Çin’e gideceğini, buradan da ABD’ye geçeceğini aktaran Cumhurbaşkanı Erdoğan, telefonda 3-4 kez görüştükleri ABD Başkanı Donald Trump’la görüşeceklerini bu görüşmede, Türkiye-ABD ilişkilerini, Suriye ve Irak gibi bölgesel sorunları, Türkiye ile ABD’nin NATO üyesi iki ülke olarak savunma alanındaki dayanışmasını, terörle mücadelede PKK, PYD, YPG, FETÖ terör örgütleri konularını ele alıp değerlendireceklerini açıkladı.

 

İş adamı Rıza Sarraf ile Halkbank Genel Müdür Yardımcısı Mehmet Hakan Atilla’nın ABD’de yargılanmasına da değinen Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle konuştu: “Rıza Sarraf benim babamın oğlu değil; ama benim bir vatandaşımdır. Devletlerin yöneticilerinin herhalde bir görevi de kendi vatandaşlarının hukukunu korumaktır. Eğer varsa bir suçu, bunlar bizim Adalet Bakanlığımıza da bildirilir ve gereği yapılır. Ama yoksa durup dururken hemen bazı şeyler uydurulmak suretiyle insanlar alınırsa o zaman tabii ki kendi vatandaşına sahip çıkamayan bir ülke konumuna düşersiniz. Diğer Hakan Bey ise bizim adeta devlet bankamız konumunda olan bir bankanın genel müdür muavinidir ve şu ana kadar Amerika’ya 7 kez girip çıkmıştır. Herhangi bir şey yokken son anda böyle bir şeyin genel müdür muavinimize uygulanmış olması, bunun burada art niyetli bazı girişimlerin olduğunu göstermektedir. Belki burada da biz tabii FETÖ’yle ilgili bağlantıların olduğunu hissediyoruz, görüyoruz ve bizim yaptığımız tespitler de bu istikamettedir. Bu oyunun bozulması gerekiyor. Yani şu anda tabii ki Halk Bankası’nın tuttuğu avukatlar var, Sayın Sarraf’ın tuttuğu avukatlar var. Aynı şekilde bizim, şu anda devlet olarak bu konuda, tabii ki bizi işin içine sokmaya gayret edenler var, bu noktada avukatların çalışması var. Bütün bunların hepsini Sayın Başkan’la ele alacağız. En azından idari noktada atılabilecek bazı adımlar niye atılmıyor bunu soracağız.”

 

SİNCAR VE KARAÇOK’TAKİ HAVA HAREKÂTI

 

FETÖ elebaşının, ABD’de yaklaşık 19 senedir 400 dönümlük bir arazi içinde misafir ediliyor olmasının düşündürücü olduğunu söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Yani en azından bu kişinin idari olarak gözaltına alınması veya tutuklanması beklentimizdir çünkü bu 170 ülkede adeta bir mikserdir. ‘Eğitim, vesaire gibi bu tür hizmetler yapıyorum’ kılıfına bürünmek suretiyle bu işleri yürütmektedir. Biz bunları da tabii Sayın Trump’la paylaşacağız. Görüşmemiz tabii ki zengin olacak, üzerinde duracağımız konular çok fazla olacak diye planlıyoruz” sözlerine yer verdi.

 

Türk Silahlı Kuvvetlerinin, bölücü terör örgütüne yönelik mücadelesinde Sincar ve Karaçok’taki hava harekâtına ilişkin soruyu cevaplayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “TSK’nın Sincar’da, Karakoç’ta yapmış olduğu bu operasyon kesinlikle Peşmergelere karşı bir operasyon değildir. Bu daha önceden zaten Sayın Barzani’ye, onlara bildirilmiş olan bir operasyondur” açıklamasını yaptı.

 

Türkiye için tehdit oluşturan terör örgütünün silah ve mühimmat gibi malzemelerinin bulunduğu yaklaşık 40 noktada kimsenin olmaması gerektiğinin ABD ve Rusya’ya da ayrıca bildirildiğini ifade ederek operasyon öncesinde de tekrar bildirimde bulunulduğunu aktaran Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Yaklaşık 45 dakikalık bir süre içerisinde yapılan bu operasyonla buradaki bu noktalar yüzde 100 isabetle vurulmuştur. Fakat bu arada da 5-6 Peşmerge’nin öldüğü bilgisi bize geldi. Bu tabii bizim için arzu edilmeyen bir konuydu ama böyle bir şey söz konusu oldu. Bunun ne yazık ki önceden kendilerine bildirilmiş olmasına rağmen böyle bir neticenin çıkması bizim üzüntümüze muciptir” dedi.

 

“SON TERÖRİST YOK EDİLİNCEYE KADAR MÜCADELEMİZ SÜRECEKTİR”

 

Cumhurbaşkanı Erdoğan, operasyonların devam edip etmeyeceğinin sorulması üzerine şu cevabı verdi: “Kesinlikle, yani bizim oradaki terörle mücadelede hep söylüyoruz, son terörist yok edilinceye kadar bu mücadelemiz içerde ve dışarıda sürecektir. Kandil’de, Kuzey Suriye, Kuzey Irak’ta sürecektir. Mesela şimdi Sincar bölgesi bizim için, daha önce açıkladım ben, burası bizim açımızdan ikinci bir Kandil’dir. Biz ikinci bir Kandil’in oluşmasına müsaade etmeyeceğiz. Çünkü Sincar’da yaklaşık 2 bin civarında PKK’lı var. Biz orada böyle bir şeyin oluşmasına müsaade edemeyiz. Eğer müsaade edersek yarın orası bir tehdit oluşturacak. Tedbirimizi almaya mecburuz. Eğer biz bataklığı kurutmazsak, bataklık haline gelince bir daha burayı kurutmak mümkün değildir. Onun için adımlarımızı atmak zorundayız. Bunu Amerikalı dostlarımızla da paylaştık, paylaşıyoruz. Rus dostlarımızla da paylaştık, paylaşıyoruz. Aynı şekilde Kuzey Irak yerel yönetimiyle de bunları zaten sürekli paylaşıyoruz. Onun için son teröriste kadar bu mücadelemizi sürdüreceğiz çünkü bütün sınır vilayetlerimizde huzuru temin etmemiz lazım.”

 

Yüksek Seçim Kurulu’nun (YSK) halk oylaması sonuçlarına ilişkin kesin kararını açıklamasının ardından partiye üyelikle ilgili herhangi bir başvuru yapıp yapmayacağına ilişkin soruya da cevap veren Cumhurbaşkanı Erdoğan, Başbakan Binali Yıldırım’ın partinin olağan kongre tarihleriyle ilgili bir açıklama yaptığını aktardı. Yıldırım’ın AK Parti’nin olağan kongre tarihinin 2018 yılı içerisinde olduğunu ifade ettiğini belirten Erdoğan, ancak bunun ‘2017 içerisinde herhangi bir kongre yapılamayacağı’ anlamına gelmediğini söyledi.

 

“ESED KALDIĞI SÜRECE SURİYE’DE ASLA ÇÖZÜM OLMAZ”

 

Olağanüstü kongre kararlarını partinin yetkili kurullarının aldığını hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Şu anda şahsımın partime, kurucusu olduğum partime geçişim YSK’nın seçimlerin kesin neticelerini açıklamasından sonra olacaktır” şeklinde konuştu. AK Parti’ye döndükten sonra partinin yetkili kurullarının ne gibi bir adım atacağını şu anda kendisinin söyleyemeyeceğini ekleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bu talep delegeden, MKYK’dan, Merkez Yürütme Kurulu’ndan gelir. Oralardan gelir, geldikten sonra da bunu değerlendirir, ona göre adımları atarız” değerlendirmesini yaptı.

 

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Suriye’ye dair hala bir umut olup olmadığının ve durumun iyileşeceğini düşünüp düşünmediğinin sorulması üzerine, Esed’in bir çözüm adresi olmadığını, Suriye’nin Esed’ten kurtulmadan çözüme gidilemeyeceğini vurguladı ve şunları ekledi: “Esed orada kaldığı sürece asla Suriye’de çözüm olmaz. Suriye’yi bu hale getiren o. Devlet terörü estiren o. Onunla beraber nasıl olacak da Suriye barışı yakalayacak? Kendi halkına, kendi vatandaşına tanklarla, toplarla saldıran, uçaklarla, varil bombalarıyla, kimyasal silahlarla halkını öldüren bir insan çözüm aracı olabilir mi? Biz bugüne kadar hep söyledik, Esed’siz çözüm. Dediler ‘Kim, DEAŞ mı?’ Size DEAŞ’ı kim söyledi? DEAŞ’a karşı en büyük mücadeleyi veren biziz. Şu ana kadar biz DEAŞ’tan binlerce insanı öldürdük. Niye? Çünkü onlar İslam’ın temsilcisi olamaz. İslam için onlar birer yüz karasıdır. İslam’la DEAŞ’ın yakından uzaktan alakası yok. Bunu bir defa Müslümanların kabul etmesi lazım. Ve asla savunmasız insanlara silah sıkmaya, onları öldürmeye ister Müslüman olsun ister olmasın kimsenin hakkı yok. DEAŞ bunları yapmıştır. Dolayısıyla burada atılması gereken adım, ben bunu Sayın Putin’le görüştüm, Sayın Trump’la telefonda görüştüm, Sayın Obama’yla zaten çok görüştüm ama hiçbir netice alamadım. Şimdi bu dönemde görüşeceğiz ve diyoruz ki burada adımı gelin öyle bir atalım ki buranın kaderini Suriye halkı kendisi belirlesin. Demokrasi bu değil mi? Eğer demokrasi buysa bırakalım kararı Suriye halkı versin. Biz ne yapalım? Biz güvenliğini sağlayalım. ABD, Türkiye, Suudi Arabistan, Katar, İran, hep beraber bir araya gelelim sandıkları getirelim Suriye halkı liderini seçsin. Partisini belirlesin. Öyle ülkeler var ki 20-30 tane parti var, burada da belki o kadar kurulacak. Bırakın kursunlar. Seçim yapılsın, sandıktan kim geliyorsa hepimiz ona ‘Başımız gözümüz üstüne’ diyelim, işi bitirelim ama ne yazık ki hep bize şunu söylediler ‘DEAŞ gelir.’ Sanki Esed’in yaptığı DEAŞ’tan iyi mi?”

 

“NİHAİ KARARI BIRAKALIM SURİYE HALKI VERSİN”

 

Suriye halkının liderini kendi belirlemesi konusunda hiçbir tereddüdü olmadığını dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, bunun için çok da ideal isimler olduğuna dikkati çekti. ‘Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in ise bunu dinlemediği’ yorumu üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Sayın Putin hatta bana şu ifadeyi bile kullanmıştır, ‘Yani Erdoğan beni yanlış anlama, ben Esed’in avukatı değilim’ demiştir. Bunu bana Sayın Putin söyledi ama demek ki başka bazı şartlar, gelişmeler vesaire, bizimle paylaşamadığı şeyler olabilir ama şu anda Trump, Putin, biz, hatta İran, Suudi Arabistan, Katar çünkü bu işin içinde aktif roller aldıkları için, hep birlikte otururuz, konuşuruz ve bizler yardımcı oluruz. Ama nihai kararı bırakalım Suriye halkı versin diyorum” görüşlerine yer verdi.

 

Avrupa Birliği (AB) ile ilişkiler bağlamında Türkiye’ye yönelik dış yatırımların azalacağı iddialarının hatırlatılarak değerlendirmesinin sorulduğu Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin ekonomik alanda herhangi bir sıkıntısının bulunmadığını, dik bir şekilde yoluna devam ettiğini, ekonomide Türkiye AB ülkelerine ne kadar bağımlıysa AB ülkelerinin de Türkiye’ye o kadar bağımlı olduğunu kaydetti. Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Şu anda AB ülkelerinin birçok firmasının Türkiye’de yatırımları var mı? Var. Türkiye’de bunlar çok ciddi kazanımlar elde ediyorlar mı? Ediyorlar. Onların buradan çıkıp gitmeleri söz konusu olabilir mi? Olamaz, çünkü onlar sadece Türkiye’ye çalışmıyorlar, Türkiye’den dünyanın değişik ülkelerine çalışıyorlar. Bunların hemen hemen tamamına yakını özel sektör firmaları… Dolayısıyla benim ekonomide öğrendiğim bir şifre vardır; ‘Para, sermaye, finans cıva gibidir, kendisi için uygun zemin nerede bulursa oraya kaçar.’ Şimdi böyle bir gerçek var.”

 

Türkiye’nin ekonomide AB’nin 7’nci ortağı olduğuna vurgu yapan Cumhurbaşkanı Erdoğan, 18 Mart’ta temelini attıkları Çanakkale 1915 Köprüsü’nün 3-3,5 milyar dolarlık yatırımının Koreli bir firma tarafından yapıldığını hatırlattı ve herkesin Türkiye ekonomisi için ‘bitti, çöktü” dediği bir dönemde bu yatırımın yapıldığını söyledi.

 

“BORSA İSTANBUL, CUMHURİYET TARİHİNİN EN YÜKSEK RAKAMINA ULAŞTI”

 

Türkiye’nin şu anda attığı adımlara bakıldığında gerek gayrisafi millî hasılası itibarıyla gerekse de Menkul Kıymetler Borsasının tavan yaptığına dikkat çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, Borsa İstanbul’un dün itibarıyla Cumhuriyet tarihinin en yüksek rakamına ulaştığını, bunun dünyada görülen bir şey olmadığını ifade etti ve “Bizim AB ile ilgili şu andaki gelişmeler ve görüşmelerde bunlar menfaate ve çıkara dayalı olan ilişkilerdir. Bu konuda biz kapımızı kimseye kapatmadık. AB de öyle zannediyorum ki kapısını kolay kolay kapatamayacaktır” diye konuştu.

 

Cumhurbaşkanı Erdoğan, bir soru üzerine, 16 Nisan’da gerçekleştirilen Anayasa değişikliği halk oylamasına da değindi. Kendisinin 2014 yılında yüzde 52 oyla Cumhurbaşkanı seçildiğini hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şu değerlendirmelerde bulundu: “Bütün Büyükşehirler, Ankara, İstanbul buralar da dahil olmak üzere burada bir gerçek var? Nedir. Şimdi o seçimde örneğin ben AK Parti’nin bir adayı olarak çıktım. Karşımda ise bütün siyasi partiler, 14 parti bir araya geldi. Bu seçim ise farklıydı. Bu referandum, ‘hayır’ oyları bir partinin oyu değil, ‘evet’ oyları da bir partinin oyu değil. Dolayısıyla burada bir yanlışın içerisine kesinlikle düşmemek lazım. Bu nerede belli olacak. Bu Mart 2019’daki yerel seçimlerde bir yere kadar belli olacak ama nihai değildir. Asıl nerede belli olacak? Kasım 2019’da belli olacak çünkü Kasım 2019’da iki sandık gelecek. Bunlardan biri parlamentodur, bir diğeri başkanlık içindir. Burada her şey net ortaya çıkmış olacak. Bir de şu var; bakalım o zaman siyasi partiler kendi adaylarını ortaya çıkarabilecek mi veya konsolidasyona mı gidecekler? Hepsini orada göreceğiz.”

 

Halk oylaması sonuçlarına ilişkin dillendirilen ‘bölünmüşlük’ tanımının söz konusu olmadığının altını çizen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Yani eğer bir referanduma gidiyorsanız bir ‘beyaz’ olacaktır bir ‘siyah’ olacaktır. Yani bir ‘evet’ olacaktır bir ‘hayır’ olacaktır. ‘Evet’ veya ‘hayır’ çıktı diye buna bölünmüş dersek bu yanlış olur. Oyun kaderinde o var. Bu oy da birisi ‘evet’tir birisi ‘hayır’dır. ‘Evet’ demek de haktır ‘hayır’ demek de haktır. Yani biz ‘hayır’ diyen seçmene ‘Sen kötüsün’, ‘evet’ diyene ‘Sen iyisin’ deme hakkına sahip miyiz? Demokrasilerde ona da saygı duymak zorundasınız, öbürüne de. Hepsini anlayışla karşılayacaksınız. ‘Hayır’ diyen ‘evet’i anlayışla karşılayacak, ‘evet’ diyen de ‘hayır’ diyeni anlayışla karşılayacak” dedi.

 

“ANA MUHALEFET HİÇBİR ZAMAN MAĞLUBİYETİ HAZMEDEMEMİŞTİR”

 

‘Ülke ikiye bölündü’ iddiasında bulunan ana muhalefet partisinin yaptığını ‘çığırtkanlık’ olarak niteleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, ilgili partinin seçim sonucuna ilişkin yaptığı itirazlara değinerek, “Şimdi ana muhalefet YSK’ya gitti, olmadı. Tuttu, bugüne kadar olmamış mekanizma; Danıştay’a gitti. Neticesi belli zaten; Danıştay’ın böyle bir yetkisi yok. Ne oldu? Danıştay da açıkladı kararını, ‘Benim böyle bir yetkim yok’ dedi. Şimdi ne diyorlar? ‘Anayasa Mahkemesi’ne gideceğiz.’ Siyasi alanda kullanılan oylarla ilgili olarak Anayasa Mahkemesi’nin böyle bir karar verme yetkisi yok. Ondan sonra ne diyor? ‘AİHM’e gideceğim’ diyor. AİHM bu işlere karışamaz, böyle bir yetkisi yok. Şimdi dert nedir? Sadece bulandırmak. Hazımsızlık. Bu siyasi örgütün tarihine baktığınızda tarihi boyunca hep böyledir. Hiçbir zaman mağlubiyeti hazmedememişlerdir, şimdi de hazmedemiyorlar” şeklinde konuştu.

 

Cumhurbaşkanı Erdoğan, ‘hayır’ karşısında ‘evet’in yaklaşık 1 milyon 380 bin oy farkla kazandığına dikkat çekti ve İngiltere’nin AB’den ayrılma taraftarlarının oy yüzdesinin 51,9 sayısının 17 milyon 400 bin iken, kalma taraftarlarının yüzdesinin 48,1 sayısının 16 milyon 150 olduğunu hatırlattı. Türkiye’deki halk oylamasında ‘evet’ ile ‘hayır’ oyları arasındaki farkın Brexit’teki farktan fazla olduğunu ekleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Kimse kalkıp da ‘İngiltere bölündü’ diyebilir mi? İngiltere için bunu söylemeyenler acaba Türkiye için niçin ‘bölünüyor’ diye bir ifadeyi kullanıyorlar? Hayır, asla biz ona da saygı gösteriyoruz; ama ‘evet’e de herkesin saygı göstermesi gerekir diyoruz” açıklamasında bulundu.

 

Erken seçim iddiaları ile ilgili olarak da şu anda Türkiye’nin gündeminde bunun olmadığını vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “İşimize bakacağız, ekonomimizi güçlendireceğiz. Önümüzde seçime neredeyse 2,5 sene var. Bu 2,5 sene içerisinde çok çok büyük mesafeler alınması lazım” ifadelerine yer verdi.

 

 

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu