GündemKöşe Yazıları

F-16’larla Değil Dövizlerle Savaş

Bu hafta sizlere severek okuduğum Dr.Ramazan Kurtoğlu’nun kaleme aldığı Nörofinans adlı kitaptan birkaç kesit sunmak istiyorum.

Davranışsal finansın öneminin giderek arttığı gözlemlenmektedir. Küresel Para Savaşları ve Davranış Ekonomisi üzerine yazılan bu kitabı sizlere de tavsiye ederim.

Dönemin ABD Hazine Bakanı John Connally’nin 1971 yılında düğer ülke maliye bakanlarına yaptığı konuşmada söylediği şu söz oldukça manidardır: “Dolar bizim para birimimiz ama sizin meseleniz.” Bugün, özellikle 1944’ten beri dünya medeniyetinin ana para birimi dolardır. Geçtiğimiz yüzyıl içinde bu meseleler aşırı ve ödenemez borçlar içermiştir. Günümüzde de dolar merkezli borç yükü bir yüzyıl içinde üçüncü kez küresel büyümeyi boğup, kur ve para savaşını tetikliyor ve bu bir küresel mesele. Avrupa’nın, Japonya’nın devlet borçları ile bankaların durumları ABD’dekilerden daha beter.

İngiltere AB’den ayrılma kararı verdi. Sırada diğer bazı AB ülkeleri var. Son yıllarda mukayeseli güçlü bir büyüme sağlayan ve çok büyük dış ticaret fazlası veren Çin Halk Cumhuriyeti bile bölgesel yetkililerce yönetilen “aşırı kaldıraçlı/borçlu bir gölge bankacılık sistemine”, muazzam bir şekilde genişleyen para arzına ve her an patlaması muhtemel bir mesken/konut balonuna sahip. Bu bağlamda benzer balon Türkiye’de de oluşmuş durumda.

Bir sistem karmaşıklaştıkça büyüklük ve alanını korumak için daha çok enerjiye ihtiyaç duyar. Batmasına göz yumulamayacak cesamet ve komplike bankacılık-finans sistemi böyledir. Kütle-büyüklük farklılıkları mukayeseli olarak dikkate alındığında insan beyninin Güneşten 75.000 kat daha fazla enerji kullandığı tespit edilmiştir. Buna mukabil Chaisson insan beyninden çok daha karmaşık bir oluşumun olduğunu, bunun da “medeni toplum” olduğunu ifade etmiştir. Nitekim beyni olan fertlerin oluşturduğu insanların kendilerinden daha karmaşık bir toplum ve sistem oluşturmaları kimseyi şaşırtmamalı. Bu karmaşa/kaos teorimine uygundur.

Paranın depolanmış enerji olduğunu anlamakla başlayın. Klasik para tanımı değer deposu ifadesini kapsar ancak depolanan tam manasıyla hangi değerdir. Değer genel manada her ikisi de enerji yoğun olan emek ve sermayenin çıktısıdır. Para tam anlamıyla bir pil gibi çalışır. Pil şarj edildiğinde enerjiyle dolar, bunu bir müddet depolar ve lüzumlu olduğunda enerjisi yine serbest bırakılır. Para da enerjiyi aynı şekilde depolar. Birinin elindeki paranın enerjisi, birinin satın aldığı mal ve hizmetlerle serbest kalır. Bu aynı zamanda birinin harcadığı zaman, gayret, alet ve benzeridir.

Bu işleyişte kıymetli metallerin hem para hem de enerji olduğunu görüyoruz. Ancak kağıt paranın irade bir değeri yüklemesine sahip olduğunu, buna mukabil kıymetli metallerin doğuştan ve ölümsüz bir değer-enerjiye sahip olduğunu da görüyoruz.

Bir toplumdaki yatırım getirileri zaman içinde karmaşanın artmasıyla azalmaya başlar ve negatife döner. Üretken olmayan araçlara servet birikimi teşebbüsleri artar. Para oyunları artar. Toplumun geniş kesimi banknot paraya olan güvenini yitirir, güvenli liman aramaya başlar. Sanal paranın doğuşu, nakit paranın giderek plastiğe dönüşerek soyutlaşmasını, doların elektronik bilgi sinyalleri haline getirilmesinin insanlığı eşi ve benzeri görülmemiş, yepyeni bir para/finans dünyasına taşıdığına şahit oluyoruz. Bu da okları “Dijital teknoloji ve dijital paraya” çeviriyor.

Siyaset ve para bütün tarih boyunca hür veya köle ayırmaksızın, insanların yönetme metotları geliştirerek ekonomi, ekonomi kavramına konu olan canlı ve cansız her şeyden menfaat sağlamanın bilimi haline dönüştürüldü. Para artık bir avuç elit tarafından stoklanmaktadır. Kuran’da şöyle der: “Para stoklayanları ateş dolu bir azapla müjdele.”

Bilgisayarın işletim sistemine sızmış zararlı yazılımların-virüslerin-temizlenmesine benzer bir tarzla ekonomiye, daha doğrusu insanlığa kızılcık şerbeti niyetine kan içeren sonra da kusturan finansal sektöre dönüştürülmüş para ve onu her nevi dalaverenin, manipülasyonun, kirli siyasi oyunların fahişesi haline getiren ‘merkez sermaye elitlerinin’ her türlü mekanizmaları hukuk kavramının maharetiyle, ahlak sınırlarının içine çekilmek zorunluluğundadır. Aksi takdirde insanlığın ölüm fermanının adı “para” olur.

Mevcut ekonomik sistem insanlığa çok duvar, az köprü yapmaktadır. Ama her daim “ne de olsa her son bir başlangıçtır.” Eğer dünyayı değiştirmek istiyorsak zaman içinde önce kendimizi değiştirmeliyiz. Bunun içinde yeni kendinizi bulmak için önce eski kendinizi kaybedin.

Haftaya görüşmek dileğiyle…

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu