GündemKöşe Yazıları

HOŞ GELDİN YA ŞEHR-İ RAMAZAN

Ramazan ayı, Kur’an-ı Kerim’in indiği aydır. Kur’an’da bin aydan daha hayırlı olduğu bildirilen “Kadir Gecesi” yine bu ay içinde kutlanır. İslam’ın temel ibadetlerinden olan oruç da bu ayda tutulur. Bu nedenle Ramazan ayı, Müslümanlar için en kutsal aydır ve ona “On Bir Ayın Sultanı” denilmiştir. Allah Kur’an’da “…Kim Ramazan ayına ulaşırsa oruç tutsun” (Bakara suresi, 185. ayet) buyurarak, ramazan ayında oruç tutulmasını emretmektedir. Bu nedenle Müslümanlar ramazan ayı boyunca oruç tutarlar.

Ramazan  ayının yaşayışımız üzerinde ayrı bir etkisi vardır. Bu ayın yaklaşması ile birlikte hazırlıklara başlanır. Ramazan boyunca yiyeceğimiz özel yemeklerin malzemelerini önceden alırız. Evlerimizde genel temizlik yapılır. Çevremizde bazı camilerin minarelerine mahya denilen “Hoş geldin ya şehrü ramazan” gibi yazılar görürüz. Radyolar, televizyonlar özel ramazan programı yaparlar.Ramazanda oruç açma vaktinin ayrı bin neşesi vardır. Bütün aile bireyleri hep birlikte sofraya oturur, oruç açma vaktini gelmesini bekleriz. Ezan veya top sesinin duyulmasıyla birlikte orucumuzu dua ile açarız. Sonra akşam namazını kılar ve teravih namazı için hazırlıklara başlarız.
Bu ayda yoksullar, düşkünler daha çok hatırlanır. Geleneğimizde yakınlar, komşular, yoksullar iftara çağrılır. Maddi durumu iyi olmayanlar için iftar sofraları düzenlenir.

Sizlere biraz kendi çocukluğumda yaşadığım ramazan sevincimden bahsetmek istiyorum . Hatırlıyorum çok küçüktüm, babannem Ramazan ayı yaklaşınca hemen çeşitli hazırlıklara başlardı. Şimdi o günlere dönüp bende nerdeeee o eski ramazanlar diyorum. Ramazan ayı, oruç ve iftar geleneği sadece bir ibadet değil, aynı zamanda asırlar boyu Türk milli kültürü içerisinde kendine yer edinmiş bir adettir.  İftardan ve teravih namazından sonra yapılan çeşitli eğlenceler de insanlar arasında sıcak ve huzurlu bir ortam oluştururdu. Evlerde eş dost toplanılıp çeşitli hikayeler anlatılıp sohbetler yapıldığı gibi meydanlarda karagöz-hacivat, meddah ve orta oyunu gibi seyirlik gösteriler de yapılırdı. İnsanlar vakitlerini bu gibi çeşitli etkinliklerle geçirirlerdi, mutluydular,mutluyduk..

Sonra sahur denilince akla gelen ilk şey ramazan davulcusudur. Eski davulcular sadece tokmağı vurmakla kalmazlar ya da bir mtorsiklet arkasına oturup dolaşmazlar, çeşitli maniler okurlardı. Bu şekilde sahura kalkan insanlar sadece davulun sesini değil, aynı zamanda anlamlı ve edebi sözler de duymuş oluyorlardı. Geçtikleri evlerin önünden de vatandaşlarımız davulcularımıza sahurluk verirdi.

Çocukken daha saf, daha temiz, daha günahsız, daha masumdur hayat; büyüdükçe o masumiyet ne yazık ki elimizden alınıyor.  Esasında özlenen, hasreti çekilen masumluktur, temizliktir,  aile sofrasına duyulan özlemdir.Top patlamasını bahçede ya da balkonda bekler; top sesi duyulur duyulmaz sevinçle sofraya koşardım.Bugün; ‘Nerde o eski Ramazanlar?’ desem; çocukluğum ve rahmetli dedem ve babaannem aklıma gelir.

Her insan çocukluğunun Ramazanını özleyecek, aile sofrasını özleyecek. İftar topunu özleyecek. Sahur davulcusunu özleyecek ve bende kendi çocuğuma bu gelenek göreneği yaşatacağım o da belki nerde o eski ramazanlar diyecek. Şimdi ise; büyüklerimden  ne görmüşsem aynısını yapıyorum.

Tüm Müslüman alemine bereketli,sağlıklı,huzurlu bir Ramazan ayı geçirmelerini diliyorum.

********************

Bana her konuda fikir ve önerilerinizi yazabileceğinizi sakın unutmayın dostlar sevgi ile kalın.

İletişim için; onurayan@hotmail.com

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu