GündemHüseyin YıldırımKöşe Yazıları

Miras Taksimini Hz. Allah cc Takdir Etmiştir…..

“Allah size, çocuklarınız hakkında erkeğe, iki kadın payı kadar (vermenizi) emreder. (Mirasçılar) ikiden fazla kadın iseler bıraktığının üçte ikisi onlarındır.

Eğer yalnız bir kadınsa yarısı onundur. Ölenin çocuğu varsa, anne babasından her birinin mirastan altıda bir hissesi vardır. Eğer çocuğu yok da anne babası ona vâris olmuşlarsa annesinin hakkı üçte birdir. Ölenin kardeşleri varsa annesinin payı, vasiyetten ve borçtan sonra altıda birdir. Babalarınız ve oğullarınızdan hangisinin fayda bakımından size daha yakın olduğunu bilemezsiniz. Bunlar Allah tarafından konmuş paylardır; şüphesiz Allah ilim ve hikmet sahibidir.” Nisa ,11

“Yapacakları vasiyetten ve borçtan sonra, eşlerinizin, çocukları yoksa, bıraktıklarının yarısı sizindir. Çocukları varsa bıraktıklarının dörtte biri sizindir. Çocuğunuz yoksa sizin de, yapacağınız vasiyetten ve borçtan sonra, bıraktığınızın dörtte biri onlarındır. Çocuğunuz varsa bıraktığınızın sekizde biri onlarındır. Eğer bir erkek veya kadının, annesi, babası ve çocukları bulunmadığı halde malı (diğer) mirasçılara kalırsa ve bir erkek yahut bir kız kardeşi varsa, vasiyetten ve borçtan sonra her birinin payı altıda birdir. Bundan fazla iseler üçte bire ortaktırlar. Kimse zarar görmesin; Allah’ın hükmü budur. Allah her şeyi bilendir, hilim sahibidir”Nisa,12
Günümüzde miras hukuku konusunda üzülerek belirtelim ki çoğu kişi İslam’ın emrettiğini yapamıyor veya yapamıyor.

Son devrin Allah dostların dan Ramazanoğlu Mahmut Sami hazretlerinin miras konusuna bakış acısını Mühendis Sâdi Özayan Bey’den dinleyelim.

“Yeni intisab ettiğim günlerde idi. Kayın pederim rahmetli olmuştu. Refîkam hanımefendi, babasının vefatı üzerine ondan kalan mirası erkek kardeşiyle eşit paylaşmakta diretiyordu. “Bu bana kanunun verdiği bir haktır. Kesinlikle başka laf kulağıma girmez” diyordu.

Ben duruma baktım, kendime göre bir çözüm bulamadığım için “problemini kardeşinle hallet” dedim ve aradan çekildim. Fakat bir türlü kalbim rahat değildi. Onların sıkıntıları zihnimi, gönlümü meşgul ediyordu.
O günlerde Muhterem Üstaz Mahmud Sâmi Ramazanoğlu ks hazretlerinin sohbetlerine büyük bir heyecanla devam ediyordum.

Eşimin kardeşiyle tartışıp inatlaştığı ve evde huzurumuzun kalmadığı bir gündü. Ne yapacağımı, nasıl davranacağımı bilemiyordum.

Bu gönül darlığı ve zihnî meşguliyet içerisinde Muhterem Üstaz’ımızın huzuruna gidip sohbetine katılmıştım. Tatlı tatlı sohbetini dinlerken, nazarlarını arada bir fakire yönlendirerek şu kıssayı anlatmışlardı:
Hazret-i Ali ra zamanında zengin bir hanımefendi ile hizmetlisi kadın aynı anda doğum yapıyorlar.

Zengin hanım, ebeye kız mı oğlan mı diye soruyor. Ebe de çocuğunun kız olduğunu söylüyor.

Hizmetlinin nesi oldu, diyor. Ebe, Onun da oğlu olduğunu söylüyor.

Hanımefendi ebeye: “Hemen çocukları değiştir” emrini veriyor.

Ebe de oğlan annesi hizmetlinin henüz kendine gelmemiş olmasını fırsat bilerek çocukları değiştiriyor.
Kızı hizmetlinin yanına, erkeği de hanımefendinin yanına yatırıyor.

Bu çocuklar kısa zamanda büyüyüp şekil ve şemailleri belli olmaya başlıyor. Annelerine-babalarına benzerlikleri ortaya çıkıyor. Hizmetli kadın, kız çocuğunu bir türlü benimseyemiyor ve kabullenemiyor.
Gönlü ona hiç ilgi duymuyor. Sanki içinden bir ses ona şöyle sesleniyor:

“Bu işte bir hile var. Benim çocuğum erkek olmalı” diyor. Çünkü kız ona benzemiyor, erkek de saraylılara hiç benzemiyor.
-Bu durumun tahkiki için kocasını zorlayarak Hazret-i Ali ra’ye müracaat ediyor.

-Davaya bakan Hazret-i Ali raağırlıkları birbirine tam tamına eşit iki fincan istiyor.

-Bunlardan her birine bir annenin sütünün konulmasını ve üzerlerine süt kime aitse onun adının yazılmasını emrediyor.
Fincanların da darasını alıp bir kenara yazıyor.

Davaya katılanların huzurunda sütleri tarttırıyor ve oğlan annesinin sütü daha yoğunluklu geliyor.

Gramı fazla gelen sütün fincanında hizmetli kadının ismi yazılı olmakla erkek çocuğun bu anneye, kızın da zengin hanımefendiye aid olduğunu hükme bağlıyor.

-Sâmi Efendimiz olayı buraya kadar anlattıktan sonra Sâdi Bey’e dönerek: “Sâdi Bey, bakınız, Cenâb-ı Hak erkeği anne karnında yaratırken rızkını kızın iki katı değerinde yaratıyor. Bu fıtrat kanunu olarak böyledir.
-Miras taksimini de Kur’an-ı Kerim’de bizzat Cenâb-ı Hak kendisi yapmıştır. Bu konuda yöneticilere ve kullara bir yetki alanı bırakmamıştır.

-Eşinize söyleyin, Allah’ın bu taksimini kabul eden bir Müslüman olsun ve kardeşiyle tartışmayı bırakıp babasından kalan mirası Allah’ın emrettiği şekilde paylaşsın” diyor. M. Eriş, Altınoluk Dergisi,2011, sayı,şubat-300,s.13
Sâdi Bey, bu konuda kendisine hiçbir şey arzetmediği Üstazımızdan bu mesajı alır almaz, evine gelip, “Hanım Allah’ın taksimini kabul eden bir Müslüman ol” diyor.

Eşinin “Ben Müslüman değil miyim, sen nasıl konuşuyorsun?” demesi üzerine Sâdi Bey kendinden emin ve kararlı şekilde: “-Bak hanım, sen kardeşinle haksız yere tartıştın ve onu kırdın. Kendi aranızda halledersiniz diye düşündüm ve karışmadım.  Bu konuda da kimseye bir şey söylemedim. Üstâzıma da hiç bir şey bahsetmedim.

Ama bugün Üstazımız’ın huzuruna gidince, sohbetten sonra bana dönerek sana söylemem gereken sözleri bana emanet etti ve seni Müslüman olmaya davet etti. Karar sana aid.  Bu mesajı nasıl algılıyorsan ona göre davran. Babanın malında benim hissem yok. Mal size aid” dedim.

Eşim bu sözlerden fevkalade etkilenerek tevbe istiğfar etti ve babasından kalan mirasın Allah’ın emrine göre taksimini kabul etti.

Rabbimiz bizleri ve tüm inananları taksimine razı olanlardan eylesin….

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu