Gündemİlçe HaberleriÖzel Haberler

SINDIRGI’YA YATIRIM YAĞMURU

Sındırgı Belediye Başkanı Ekrem Yavaş, Balıkesir’e gelen Arap yatırımcıların Sındırgı’ya da hayran kaldığını belirtti. ‘Sındırgı’ya neden yatırım yapılmalı?’ sorusunu da içtenlikle yanıtlayan Başkan Yavaş, MTA ile olan dava sürecini de MERHABA’ya anlattı.

Sındırgı Belediye Başkanı Ekrem Yavaş, Balıkesir’e yapılacak yatırımların, Balıkesir’in marka değerini arttıracağını belirtti. Türkiye’deki genç nüfusun, Arap sermayesi ile birleştiğinde büyük yatırımların  hayata geçeceğini söyleyen Başkan Yavaş, Balıkesir’in marka değerinin de artacağını dile getirdi. Sındırgı’daki termal kaynaklar ve turizm potansiyeli nedeniyle büyük yatırımların yapılabileceği bir destinasyon olduğunu da kaydeden Başkan Yavaş Hisaralan Bölgesi’nin kullanım hakkından kaynaklanan MTA ile ilgili davayı da MERHABA’da anlattı. “Ortada bir hata var ve MTA’nın bu hatadan dönmesi için mücadelemiz sürecek” diyen Başkan Yavaş, dava sürecinin sıfırdan başladığını ve bu sürece çok sıkı hazırlandıklarını ifade etti.

“BALIKESİR’İN MARKA DEĞERİ ARTMALI”

Balıkesir’in marka değerinin ortaya çıkarılması gerektiğini belirten Başkan Yavaş, ‘Türkiye’nin genç nüfusu ve zindeliğiyle Arapların sermayesi buluşsun istiyoruz. Bizim şu anda bunlar kardeşlerimizdir. Ve burada yapılan  toplantılarda çok güzel sorular sordular. Yatırımcı olduğu her halinden belli olan ciddi sorular vardı.  Profil olarak toplantı çok iyi ilerledi. ‘Biz buraya yatırım yaptık. Yatırım yaptığımızda bizim ülkemizden birinin orada çalışma oranı nedir? Türk ne kadar? Benim ülkemden ne kadar olacak?’, ‘Benim kendi ülkemden ithalat yapmam vergisi mümkün mü?’, ‘Bedelsiz bir arazi veriyor musunuz?’, ‘Sigorta payları neler?’ diye sorular sordular. Bu soruları kim sorar? Ciddi yatırımcılar sorar.  Katar’dan da bir yatırımcı var. Bu yatırımlar Balıkesir için çok önemli. Balıkesir Türkiye’deki en marka değere ve kuzuya sahip. Ama bunun köftesini, bu markayı oluşturamamış bir yer. Yani Akhisar bir marka olabiliyor.  Ama Balıkesir’in kuzusuyla. Üretim yeri ve kesim yeri Balıkesir olmasına rağmen marka değerini onlar alıyor” ifadelerini kullandı.

Kamil Akyürek: Yatırımcı Sizce Sındırgı’ya Neden Gelmeli?

Ekrem Yavaş: Bir yerde yatırım yapılabilmesi için kendi değerlerimizi tespit etmemiz gerekiyor. Biz kendi değerlerimizi belirledik. Stratejik planlarımızı yaptık. Bu plana göre Sındırgı, termal sularla ilgili yatırımlarla alakalı çok özel bir durumu var. Seracılık yapma imkanı, otelcilik yapma ve ısınma imkanı var. Hatta en sonunda 21-22 derecelere ulaştığında süs balıkçılığı yapma imkanı var. Yani arazi ve orman yüzde 57 oranında. Termali, ormanı var ve Çaygören Barajı’na sahip. Çaygören Barajı’da iklimi yumuşatan bir özelliğe sahip. Deniz etkisi var. Burada da şehir merkezinin rakımı 225 Ulus bin 760. Yani 25 kilometrede bin 500 metre birden yükseliyorsunuz. Bu ne demektir? İklimsel olarak aynı anda kışı da baharı da yazı da görme şansına sahipsiniz. Bu aradaki Coğrafya’da kültürel değeri olan bir de Yağcıbedir Halısı var. İlmek ilmek nakşedilen bölgenin kültürel bir değeri var. Özellikle tarihi binaları, evleri Şerif Paşa’sı var. Ve daha da ötesinde bu yatırımlara kucak açan, ‘Buyurun gelin’ diyen bir Belediye Başkanı var. Bir siyasi irade var. Sındırgı’da hayvancılık yapmak mümkün. Tarım harika bir şekilde yapılır. Bir de seracılık yapılır. Sındırgı, Türkiye’nin en çok kornişon salatalık üreten bir ilçesi. Ödemiş ile beraber kornişon turşuyu, Kapya közlemelik biberi üretiyor. Ve burada tarım ürünleri halk tarafından üretiliyor. İklimin de farklı olması nedeniyle ovada alt taraflarda 2 ay süren tarım, yüksek bölgelere zirveye çıktığınızda 4 ay sürüyor. O sert iklime bağlı olarak da çayırları, meraları artıyor. Üretimde daha verimli. Sındırgı’da yürüyüş yolları, Trekking yapılan alanlar, tanıtım ortamları ve haritaları, videoları ve cd’leri oluşturuldu. Ve 1\5000’lik planları yapıldı. Şu anda turizm alanı ilan ettirilmiş ve suyun kullanım hakkı alınmış. Yatırımcıya seracılıkla ilgili hazır fizibilite raporu yatırımcının eline verilmiş. Yani Sındırgı, imkanları ve fırsatları bünyesinde barındıran bir yer.

Kamil Akyürek: ‘Sıcak su alındı dediniz’ Orada sevindirici bir gelişme yaşandı. Bir problem vardı orada MTA’nın ya da devletin ihaleyle ayrıca kullanım alanını 30 yıllığına Sındırgı Belediyesi’nin bünyesinde olmasında rağmen aynı alan ilginç bir şekilde ihaleyle satılmıştı. Bununla ilgili bir son dakika gelişmesi oldu. Yargıtay’dan bir karar çıktı. Bu süreci değerlendirir misiniz?

 

Ekrem Yavaş: Yatırımların tamamı Sındırgı’daki jeotermallere bağlı. Sındırgı’da bugün daire fiyatları 70 bin liradan 250-300 bin liraya çıktıysa bu sıcak suyun ilçe merkezine gelmesiyle alakalı. Devletin devamlılığı esas. Sındırgı Hisaralan Bölgesi’nde bulunan 65 tane kaynak 2006 yılında 98 derece ve 176 litre doğaya salınan bir su olarak çıkış noktaları itibariyle 30 yıllığına , o günkü Valilik Özel İdare’den Sındırgı Belediyesi olarak biz bu hakkı almışız. Bu işletme ruhsatımızı 2008 yılında devletten de görüş alarak Türkiye’de ilk defa ‘Yap-İşlet-Devret’ metoduyla 30 yıllığına aldığımız işletme ruhsatını 25 yıllığına İstanbul’daki bir firmaya vermişiz. Ne yapacak bu firma? Suyu 24 kilometrelik mesafeden ilçe merkezine getirecek 3 bin tane konutu ısıtacak. Bin tane seraya bu suyu verecek. Oradan da arta kalan suyu termal otellere dağıtacak. ‘Su akar, Türk Bakar’ demişler. Biz bakmadık kardeşim. Boş suyu aldık ve ilçe merkezine kazandırdık. Belediyenin cebinden de beş kuruş para çıkmamış. On milyon dolarlık bir proje bu. Netice itibariyle 13 Ekim 2014’te Sındırgı’ya sıcak su akmış. Ve buna bağlı olarak Sındırgı’da üç tane otel kurulmuş. 3 Bin konut ısıtılmasıyla alakalı alt yapı hazırlanmış. Şehir kazılmış edilmiş. On milyon dolar burada. Barajın yanına da bir otel daha yapılmış. 2007 yılında devlet bir yasa çıkarmış. Çünkü jeotermal suların bir yasası yoktu daha önce. Daha sonra bu yasa çıkarken bazı arızalar oluşmuş. Yani maden gibi görülmüş. Maden akışkan bir şey değil ama su akışkan bir şey. Bugün var ama yarın olmayabilir. Bizim bu aldığımız ruhsat alanı içerisinde bizim de problemlerimiz var. Eskiden Sintel denen bir şirket kurulmuş burada sıcak su ile alakalı. Bizim de orada 980 metre derinliğinde olan bir kuyumuz var. Bizim ruhsatın olduğu alanda Türkiye’nin genelinde olan bir şekilde, sıcak suyun bulunduğu yerde MTA, buluculuk hakkı karşılığında ‘Ben suyu buldum’ diyor. Su akıyor zaten. Sen Arşiment misin? Biz bulmadın o vardı diyoruz. O buldum diyor. Biz kaynak bazında aldık ya, alan bazında gitmiş ve bunu bir firmaya ihale etmeye kalkmış. İhale de etmiş. Biz evde Valinin kiracısıyız diyelim. 30 yıllığına bunu bize vermişken, kanun değişikliği nedeniyle başka bir firmaya da bunu 2011 yılında vermiş.

 

 

Kamil Akyürek: Peki o kanun değişikliğinde sizin haklarınız da iptal oldu mu?

Ekrem Yavaş: Ben o zamanlar belediye başkanı değildim. O zamanlar tam anlamıyla müdahale edilememiş. Para var işin içerisinde. 4 milyon dolarlık bir ihale bu. Yani adam o sahaya sondaj yapacak. Sondaj ile beraber daha güçlü bir su çıkaracak. Nasıl olsa 98 derecelik su burada varsa, dipte daha çok vardır diyecek. O dibe sondajı 3 bin metre koyacak 550 litre su çıkarıp  ve 130 derece su elde etmeyi hesaplıyor. Bununla beraberde 25 megavattlık bir elektrik santrali hesaplamayı planlıyor. İşin içinde para var. MTA da bizim sahada hakkımızı bile bile ayrıca da bu bölge termal turizm alanı içinde yer alıyor. Kültür Bakanlığı’ndan da izin alınmamış. MTA bu konuda alt yapılarını da düzgün yapmamış. Bir de biliyor yani. Kuyunun varlığı tespiti var. Maalesef normalde bu alanın kaptaj bazında bize aitse alan bazında da bize ait olması lazım. Çünkü onlar geldiğinde buraya kuyu açtıklarında benim sularım çekilecek. Bugün bile evinize bir tulumba yapacak olsanız. 10 Metreden daha derin bir su kazıyorsanız DSİ’den hemen izin alıyorsunuz. Onlar da ‘Yüz metre ileriden aç çünkü bu adamın suyundan çekersin’ diyor. Jeotermalli olan 65 tane kaynağı olan ve 176 litre bütün dışardaki sular bana aitken ben 2006 yılında almışım. 5 yıl sonra 2011 yılında nasıl MTA burayı ihaleye çıkarabilir. Çünkü bölgede bir kiracı var. Üstelik Kültür ve Turizm Bakanlığı orayı jeotermal turizm alanı ilan etmiş. Jeotermal turizm alanı ilan edilen alanlarda kimse bir çivi çakamaz, ev yapamaz. Çünkü doğal sit alanı. Dikitler var, travertenler var. Travertenlerin olduğu bir yerde fabrika açacaksınız, kuyu açacaksınız. Yaptığınız yatırım başka bir yatırımı engellememeli. Orada otel var turizmciler var. Turizmin yapıldığı bir yerde bir fabrika kurulur mu? Turizm Bakanlığından izin alınması lazım. İzin alınmış mı? Hayır maalesef alınmamış. Alınmadan MTA burada bir hata yapmış. MTA yaptığı bu hatayı şimdi bir türlü telafi edemiyor. Çünkü telafi ettiği zaman şu olacak; 4 milyon doların 2 milyon doları Balıkesir Valiliği hesabına yattı. O iki milyon doları kim ödeyecek bugün? Hatadan dönemiyor. Hatayı da temizlemiyor. Ama bu işin altında kimlerin imzalarının olduğu sorgulanacak. Bugünkü daire başkanı, genel müdür, genel müdür yardımcısı, ‘Siz yanlış yapmışsınız kardeşim. İhale edilemez bir bölgeyi ihale etmişsiniz’ Netice itibariyle biz bunu yargıya taşıdık. Balıkesir’de biz haklı görüldük. MTA durmadı kararı Yargıtay’a götürdü. Danıştay’a yönlendirdi. Davayı önce biz kaybettik. Arkasından karar düzeltmeye gittik. Karar düzeltmede bize gönderdi. Şimdi tekrar karar düzeltmeye verdiğimiz andan Balıkesir mahkemeleri değil Ankara mahkemeleri yetkilidir deyip, işi biraz dolandırarak usulen bunu reddetti.

 

“DAVA SIFIRDAN BAŞLIYOR”

 

Davanın sıfırdan başladığını söyleyen Başkan Yavaş, “Yerel mahkemeyi kazandık ama Danıştay 8. Daire bu işle ilgili kendi kararını bozdu. Esastan çalıştı çalıştı. Şimdi Usulden diyorsun ki; ‘Bu yanlış yere gelmiş’ Ama çok şükür şu oldu. En azından her şey durdu. Bizden yeni bilgiler, belgeler isteyecekler. Biz bu belgeleri göndereceğiz. İster Ankara’da ister Balıkesir’de görüşülsün tekrar yerel mahkemeyi zorlayacağız. Yerel mahkeme, Danıştay’ın kararına ne kadar direnir direnemez bilemiyorum çünkü direnmek gerekiyor. Bizim bir haklılığımız var. Ben bugün MTA’ya da gittiğimde ‘Siz haklısınız başkanım, ama…’ diyorlar. Burada bir yanlış var. Ve yanlış düzeltildiğinde başkaları yanacak. Yani burada MTA problemli. Mahkeme birinci kararda şöyle diyor; ‘Bu müteahhit devlete güvenmiş, gelmiş ihaleye girmiş. Devlete güven esastır’ Peki ben kime güvendim? Bunlar 2011 yılında güvenmiş ve yaptığı hiçbir çalışma yok. Kağıt üzerinde ‘Senindir’ demişler Ben ise 2006 yılında yaptığım çalışmaya istinaden bölgenin tapusunu almışım. Bölgedeki suyun kullanma hakkını almışım. Sıcak suyu Sındırgı’ya getirmişim. 2 bin 500 konutu ısıtıp otellere bu suyu vermişim. Yani bu turizm ne olacak o zaman? Ben yerel idare olarak bu işi istemiyorum. Devlet çok kazanabilir belki ama istihdama yönelik, şehrin dinamiklerini hareketlendiren bir olay olmayacak. 60 tane lokanta açıldı 3 yılda. Oteller açıldı. Bunlar sıcak suya bağlı olarak açıldı. Devletten aldığım bugünkü yetkiyi kullandım ve şehrime hizmet ettim. Ben konuyu Cumhurbaşkanımıza, Başbakanımıza kadar taşıyacağım. Burada bir haksızlık var. Burada bir yanlışlık var. Bu davada çevresel etkiler var. Hisaralan Bölgesi’nde travertenler, dikitler var. Dünyanın en önemli turizm potansiyellerinden birine sahip. Bunu başka bir yerde bulamazsınız. Burada elektrik santralleri kurulduğu anda etrafa salınım yapacak. Kullanılan kimyasallar, yapraklara, tabiata zarar verecek. Ulus parkı gibi 30 tane endemik bitkisi olan bir coğrafya pert demek. O yüzden burada biz sadece hakkımızı istiyoruz. Hatadan geri dönülmesini istiyoruz. İş bitmedi. Sıfırdan başladık. Daha güçlü bir şekilde kendimizi savunacağız. İnşallah bu defa yargı doğru kararı verir” şeklinde konuştu. Kamil Akyürek

 

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu