Köşe Yazıları

Karıncalar…

Bismillâhihirrahmanirrahim

“Nihayet karınca vadisine geldikleri vakit bir karınca, “Ey karıncalar! Yuvalarınıza girin, Süleyman ve ordusu farkına varmadan sizi ezmesinler” dedi.”Neml, 18

“Bir de öyle bir fitneden sakının ki o, içinizden yalnız zulmedenlere dokunmakla kalmaz, hepinize şamil olur. Biliniz ki Allah’ın cezalandırması şiddetlidir.” (Enfal, 25)

İlgili Makaleler

Karıncalar…Hz. Ebû Hüreyre ra anlatıyor: Resulullah sav şöyle buyurmuşlardır  “Peygamberlerden birini bir karınca ısırdı. O da (öfkelenerek) karıncanın yuvasının yakılmasını emretti ve yakıldı, Allah Teala Hazretleri ona şöyle vahyetti: “Seni bir karınca ısırmışken, tesbih eden bir ümmeti yaktın.” Buhari, Cihad 152, Bed’ü’l Halk 14, Müslim, Selam 148, (2241), Ebu Davud, Edeb 176, (5266), Nesai, Sayd 88. (7, 210, 211) Karıncalar…

Bazı eserlerde bu kıssanın bir sebebi de anlatılmaktadır. Bir rivayete göre Musa as  altı üstüne getirilerek (yani helak edilmiş) cezalandırılmış bir kasabayı görmüştür. O korkunç manzarayı seyrederken, hissiyatına kapılmış ve bir beşer olarak kendi kendine “Ya Rabb! Burada masum günahsız çocuklar ve hayvanlar da vardı!..” diyerek yürümüş ve nihayet kıssanın geçtiği yerde bir ağacın altında istirahat etmeye başlamıştır. Bu olayın vuku bulması, onun sessiz de olsa içinden seslendirdiği bir nevi itirazına fiili bir cevap teşkil etmiş ve bir Nebî olarak bizzat başına gelen böyle bir olayda tüm karıncaları cezâlandırması ile kendi başına gelmiştir.  ( İbn Hacer, Fethu’l-Bari, VI,358)

Yani, bir karıncının kendisini rahatsız etmesinden gazaplanan peygamberin, içinde -diyelim ki ısıran karıncaya ceza verdi, fakat- masumların da bulunduğu oradaki karıncaların yuvasını yakması olayı, Allah’ın -içinde masum çocuk ve hayvanların da bulunduğu- bir kasabayı yıkmasına benzetilmiş ve o kasaba halkının isyanlarıyla Allah’ın gazabına dokunduğu gerçeğine canlı bir örnekle işaret edilmiştir. Karıncalar…

Osmanlı Devleti’nin kudretli padişahı Kanunî Sultan Süleyman, Topkapı Sarayı’nın bahçesinde zaman zaman gezintiye çıkardı. Ağaçları, çiçekleri çok sever, sarayın bahçesinde kuş sesleri arasında denizi seyre dalardı. Bir gün yine bahçede dolaşırken meyve ağaçlarından birkaç tanesinde çürüme emareleri fark etti. Dikkatli inceleyince ağaçların karıncaların istilasına uğradığını gördü. Aklına ağaçları ilaçlayıp karıncalardan kurtarmak geldi. Ancak karınca da can taşıyordu. Bunun vebali olacağını düşünerek hocası Ebussuud Efendi’ye danışmak istedi. Hocasını odasında bulamayınca edebi üslupla bir soru yazıp odasına bıraktı. Karıncalar…

Sanatkâr ruhlu bir hükümdar olan Sultan Süleyman, mahir bir kuyumcu olmasının yanı sıra Muhibbi mahlasıyla şiirler de yazardı. Onun ince bir üslupla yazdığı sualini Ebussuud Efendi odasına döndüğünde gördü ve tebessümle okudu. Sonra Kanunî’nin yazmış olduğu satırların altına sualin cevabını yine şairane bir üslupla yazdı. Kanunî hocasına şöyle sormuştu,

Meyve ağaçlarını sarınca karınca / Günah var mı karıncayı kırınca?

Ebussuud Efendi ise şöyle cevap vermiştir,

Yarın Hakk’ın divanına varınca / Süleyman’dan hakkın alır karınca

Rabbimiz bizleri ve tüm inananları yarattıklarına karşı şefkatli davranmayı nasip eylesin. ..

Karıncalar…

Daha fazla köşe yazısı için tıklayın…

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu